Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
..... Ütopya Gerçek Olabilir mi? Ütopya Eleştirisi Ütopya olarak adlandırılan ülke; herkesin el ele verip ateş çemberleri etrafında keyifle sohbet ettiği, paranın, mücevherlerin ve kaftanların değer görmediği bir topluluktur. Fakir zengin ayrımı olmadan, halkın hırsızlık veya dilenciliğin ne olduğunu bilmeyecek kadar huzur içinde yaşamasına imkân
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Reklam
Albert Camus'un Yabancı kitabını ve bu kitaptan uyarlama Zeki Demirkubuz'un Yazgı filmini izleyenler bilir. Baş karakter çok duygusuz, soğukkanlı ve aynı zamanda düşündüğü şeyi çok net ifade eden birisidir. Bana çok ütopik bir karakter gibi gelmişti ve gerçekçi gelmemişti. Fakat yakın zamanda yaşadığım ufacık bir an, Camus'un
Kimi zaman, üstesinden gelemediğimiz bir hüzne gömüldüğümüz izlenimine kapatırız kendimizi. Yaşadığımız günün büyülü anının geçip gittiğinin, buna karşın hiçbir şey yapmadığımızın farkına varırız. Oysa yaşam, büyüsünü ve güzelliğini kendi içinde gizlemektedir. İçimizde yaşamayı sürdüren çocuğa kulak vermeliyiz. O çocuk, büyülü anın hangi an olduğunu bilir. Onun gözyaşlarını kolayca bastırabiliriz, ama sesini boğamayız. Yeniden doğmayı bilmezsek, yaşama, çocuk gözlerimizin saflığıyla ve heyecanıyla yeniden bakmayı başaramazsak, yaşamımızın bir anlamı kalmaz. Canımıza türlü biçimlerde kıyabiliriz. Bedenlerini öldürmek isteyenler, Tanrı'nın yasasını çiğnerler. Ruhlarını öldürmek isteyenler de aynı şeyi yaparlar, onların işledikleri günahı, insanlar açık seçik göremese de. Yüreğimizde hala yaşayan çocuğun söylediklerine kulak verelim. Onun varlığından utanç duymayalım. Yapayalnız bıraktığımız ve onu neredeyse hiç dinlemediğimiz için korkuya kapılmasına izin vermeyelim. Varlığımızın dizginlerini biraz olsun onun eline verelim. O çocuk, her günün bir sonraki günden farklı olduğunu bilir. Yeniden sevildiğini hissettirecek biçimde davranalım ona. Onu hoşnut edelim - bu, alışık olmadığınız biçimde davranmak anlamına gelse de, başkalarının gözüne saçmalık gibi görünse de. İnsanların bilgelik taslamasının Tanrı katında delilik olduğunu anımsayalım. Ruhumuzda barınan çocuğa kulak verirsek, gözlerimiz yeniden parlayacaktır. O çocukla temasımızı yitirmezsek, yaşamla yakınlığımızı da yitirmeyiz. Alıntı
Varsayımlar üzerine kurulu Tanrı ve sıfatları...
Paragraftaki her cümle varsayıma dayanıyor, bir önceki/bir başka varsayımı destek olarak kullanıp üzerine başka bir varsayım yapılarak da devam ediyor. Tekrarlandığında başarılı bir inandırma yöntemi bence, ki muhafazakar toplumlarda gözlemlemek çok kolay. Allah'ın adaleti ile başlayan bir varsayım ile başlıyor. Çok düz bir soru olabilir ancak, hangi adaletten bahsediyoruz? Daha önce tanık olduğumuz Allah'ın adaleti nelerdir mesela? İnananlar için bir iltimas mı gözlemledik, veya haksızlığa karşı Tanrı cezası? Yılanın, Tanrı'dan habersiz iş çevirememesi de Tanrı'ya inananlar tarafından atfedilen "her şeyi bilen" sıfatı, bunu şimdilik ihmal etsek bile, sebebini bilemediğimiz oyunu hayıra yormak da başka bir varsayım. Paragrafın sonundaki; Tanrı'nın özlem/sevgi anlayışını tanımlamak da, O'na "sevgi dili" tarifi yapmak gibi. Bu, şimdiki durumun acizliğini kabullenmek için söylenen bir varsayım olmakla beraber, başka bir yolu olmadığını kabullenen başka bir varsayımı da içeriyor. Özetle, bu paragraf tamamen sığ ve düz varsayımlarla dolu bir Tanrı güzellemesi olmuş; Tanrı iyidir, adaletlidir, yanlış varsa hayırlısıdır, bilir, eder, yapar! Yunus Emre gibi derin ve arayış içerisinde olan bir dervişin anlayışıyla bu paragraf ne kadar örtüşüyor bilmiyorum. Ancak, yazarın sözleri ve Yunus'un dörtlükleri bana farklı şeyler anlatıyor.
Faruk ÜNAL

Faruk ÜNAL

@JoBack
·
31 Mart 13:33
Varsayımlar zinciri...
Allah'ın adaletinden kim dışarı çıkabilmiş ki yılan çıksın? Kim ondan habersiz iş çevirebilmiş ki yılan da çevirsin? Varsa yılanın yaptığı bir oyun, vardır bu oyunda da bir hayır. Verildiyse ona bir izin bu izin de bütünün hayrınadır. Tüm bunların sebebi bizi yine kendisine yaklaştırmak için bir yol kısaltmasıdır. Bir özlem bir sevgi göstergesidir.
Ruhun yanına bir de arkadaş lazımdır!
Kimdir bilge kişi? Nerede gizlidir bilgelik? Ellerinizi gökyüzüne açarak dua ettiğiniz Tanrı’da mi? O mu verecektir size bilgeliğin sırrını? Oysa el açtığınız tanrı içinizde oturur. İçinizdeki kutsal ruh her şeyi görür ve bilir. Eğer insanda övülmeye layık olan bir şey varsa işte bu, o kutsal ruhtur. Ruhun yanına bir de arkadaş lazımdır. Ne mi o? Akıl. Kutsal ruh ve yetkin akıl. İşte bilge insanın takip etmesi gereken doğru yol.
Seneca
Seneca
504 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.